• İstanbul 19 °C
  • Ankara 18 °C

Şule Yüksel'in çığlığı yankılanıyor hâlâ

Şule Yüksel'in çığlığı yankılanıyor hâlâ
Meselelerin künhüne vakıf sesiyle otuz yedi yıl önce yazdığı 'Duyuşlar' kitabıyla Şule Yüksel, bir Türkiye haritası üzerinden okumalar gerçekleştiriyor..
untitled-9Meselelerin künhüne vakıf sesiyle otuz yedi yıl önce yazdığı 'Duyuşlar' kitabıyla Şule Yüksel, bir Türkiye haritası üzerinden okumalar gerçekleştiriyor..
Değişen bir şey yok…

Önce Şule Yüksel Şenler isminin yetmişli yıllardaki serüveni dâhilinde yer alan Duyuşlar isimli kitabı dikkatimi çekmişti. Bir sahaftan edinmiştim. Şule Yüksel, o yıllarda Kars soyadını taşıyor. Bakıyorum, evet, kitap 1975 yılında basılmış. Üstelik imzalı. Gülperi Toros’a, ‘Cemiyetin ruh mimarisinde mânevî inşaatları yükseltenlerden olması dileğiyle…’ imzalanan kitap otuzyedi yaşında.

Meselelerin künhüne vakıf sesiyle otuz yedi yıl önce yazdığı Duyuşlar kitabıyla Şule Yüksel, bir Türkiye haritası üzerinden okumalar gerçekleştiriyor. Yılların ardında kalan ve fakat bugün dahi çözüme kavuşturulamamış bazı kavramların ne denli hayatîyet arzettiğini bir kez daha anlayabiliyor insan. Dikkati çeken husus şu aslında; Türkiye üzerinde bir bağ kurması ve bu bağın Müslümanlar nezdinde tolerans gösterilecek taraflarının ne denli mühimsendiğini ortaya koymuş olması bakımından önemli yazılar bunlar.Şule Yüksel Şenler - Duyuşlar

İslâm düşüncesinin henüz uç verdiği bir zaman aralığında kaleme alınan Duyuşlar, sağ ve sol kavramlarından başlayarak Müslümanların içinde bulunduğu şartlar karşısında varoluş mücadelesini benimsetme yolunda bir çığlık tesiri uyandırıyor. Yazıların seyri açısından bir devrin adeta fotoğrafını yakından izlemek isteyenler için önemli bir toplam oluşturuyor. Bugün içinde bulunduğumuz şartlar dolayısıyla sözümona ‘kısmî’ rahatlamanın getirdiği rehavet ortamının tersi bir bakış söz konusudur Duyuşlar’da.

Alabildiğine kıstırılmış, düşünceleri sigaya çekilmiş, devrin cefasını zindanlarda ödemiş bir yazar olarak Şule Yüksel, unutulmuşluklar albümünden çeşni sunuyor okura. Hakikatin varlığını İslâm düşüncesi doğrultusunda eğip bükmeksizin, felsefe sosuna bulamaksızın doğrudan kâfirin suratına haykıran yazar, Allah inancının ilim adamı vakarına halel getirmeksizin nasıl olması gerektiğine dair önemli ayrıntılar sunuyor. Bu bakımdan Şule Yüksel’in ilk fikir verimleri olarak Duyuşlar, varlığını belli eden bir ‘kütle’nin bulunduğu yeri işaret ediyor olması bakımından da önem taşımaktadır.

Değişen bir şey yok…

Türkiye’de son kırk yılda Müslümanların çözüm sağlanmasında dikkat gösterdikleri problemlerin kaynağı aslında bütünüyle kemalist sistemle hesaplaşmaktan geçiyor. Hesaplaşmak duygusu, kavramlardan çok daha önce, henüz devrimlerin ilk yıllarına dek uzanan bir çizgide seyrediyor. Bu çizgi, asker vesayeti altında geçen yıllar bir tarafa, kültür ve sanat hamlesiyle birlikte, toplumsal dinamiklerin -bir şekilde arzulanan düzeyde olmasa dahi- bireyin iç dünyasında bir sorgu odası oluşturması bakımından dikkate değer bir ayrıntı barındırıyor. Bu ayrıntının bugün gülünecek pek çok tarafı bulunabilir belki. Fakat mesele öyle sanıldığı gibi basit algılanmamalı.

Altmışlar ve yetmişler boyunca Müslümanların tedariken biriktirdikleri, masum birkaç çeviriden ibaretti. Evet, ruh vardı, doğru, yeni bir ülkeye uyanmış nesiler arasında bu ruhu henüz teneffüs edememiş, köküne yabancı devrimler eliyle sözde yeni bir kültür hayatına doğmuştu memleket. İlginç nokta şu aslında, İslâm kültürü ve dinamiğini derinden hisseden devrin ekabiri için din, yozlaştırılmış hâliyle camiilere hapsedilmesi gerektiği hâlde, mesele ‘toplum’ refleksi olduğu vakit ters yüz olmaktadır. Yani vicdanın aynasında yıkanmış bir din tasavvuru, hiç de öyle işe gelir gibi gözükmemektedir. Bu durumu tek parti anlayışı ile doğrudan ilişkilendirmek mümkün.

Bununla birlikte, sadece Şule Yüksel’in dile getirdikleri, bir devrin müşahhas çehresini oluşturuyor olması bakımından doğal olarak ‘tek parti’ argümanına açık kapı bırakıyor. Asında 50’lerden sonra Türkiye’nin genel politik seyri hiç de öyle sanıldığı gibi Müslümanların lehine bir seyir izlemiş değil. Demokrasi oyununda eksik kalmış bir figüran olarak Müslümanlar, yeni bir devlet içinde azınlık bırakıldıklarını anladıkları andan itibaren seslerini yükseltmeye başlama kudretini gösterebilmişlerdir.

Değişen bir şey yok…

Şule Yüksel’in yaşadığı zaman dilimi bakımından irdelenecek çok ayrıntı bulunabilir. Hatta bu konu ilerleyen zaman aralığı içerisinde ilgililer için tezlere konu olabilir. Fakat koşullar bakımından ve Müslümanlar açısından tersi bir durum sözkonusu. Bugün, İslâmî mücadelenin bir dönem fikrî önderliğini ifa edenler ne yazık ki şartlarla barışık kalmak gibi bir basitliği taşımak durumunda kalmışlardır. Oysa otuzyedi yıl öncenin Müslümanları arasından toprağa düşen nice yiğitler konuşulmuştu. Durum çok da farklı sayılmaz, değişen bir şey yok. Bir farkla, ki bugün toprağa düşen mücahitler değil, ‘voli’yi vuran müteahhitler konuşuluyor!..

 

Arif Akçalı kitaptan hareketle yazdı

18.05.2012 dunyabizim.com
Bu haber toplam 1047 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim